YUSUF'UN YIRTILAN İFFET GÖMLEĞİ /Zübeyde Meryem Şakar
Devirler vardı;
Sarayda bir kadının kölesiydi. Kadın bütün kapıları kapatıp
onu çirkin bir iş yapmaya çağırmış arkadan yırtılmış gömleği iffetine şehadet
etmişti. ” Rabbim zindan bana bunların beni çağırdığı şeyden
hayırlıdır.” diye niyaz edince yıllarını zindana vermiş ama iffetinden
ve ahlakından ödün vermemişti.
Devirler geldi;
Köleler kendi elleriyle teslim oldu züleyhalara . Paramparça iffet gömlekleriyle gezilir oldu skılmadan sokaklarda. Haram kokan eller parçaladı en kıymetli elbiseleri “takva elbisesi “ yırtılıp yılanlar döküldü ceplerinden.
Devirler vardı;
Peygamberi nefesler duyulurdu yüreklerde.İnsanlar meleklerle yarışırdı O ‘na kulluk yolunda.Bir keresinde bir genç kız, Güzeller Güzeline (SAV) soru sorarken amcaoğlu Fadl’ın kıza dikkatlice baktığını farkeden Rasulullah sav Fadl’ın başını tutup başka tarafa çevirmişti. Sahabe de olsa insan hata yapabilirdi. Bunu Rasulullah kızmadan, kırmadan göstermişti. Amcası Abbas (RA) Efendimize (SAV) bunu neden yaptığını sorunca “Bir genç kız ve bir genç erkek aleyhinde şeytana güvenemedim“ buyurmuştu .
Devirler geldi;
Başımızı tutup başka yöne çevirecek bir Rasul de yoktu artık aramızda. Gözlerinizi harama bakmaktan sakındırın diyen ayetlerde unutulunca gözler alabildiğine açıldı haramlara ve gönül gözden girene meftun olup açtı kapılarını masivaya sonuna kadar.
Devirler vardı;
İslama yeni girmiş olmanın ağırlığını taşıyamayan bir genç, Rasulullaha (sav) gidip zina için izin istemişti. O’da (sav) “O kadın senin annen, kızkardeşin, teyzen , halan olsa razı olur musun?” diye sorunca genç razı olmazdım dedi.Rasulullah (sav) mübarek elini gencin kalbine koyunca silinip gitti gencin bütün nefsan-i arzuları.
Bir keresinde de bir Medine gecesinde gözü bir kadına takıldı bir gencin. İsmi Salebe idi. “Ya bunu ALLAH cc Rasulüne vahiyle bildirirse diye bir düşünce geçince gönlünden alıp başını gitmiş bir dağ başında günlerce ağlamıştı. Ashabtan iki kişi onu bulup Rasulullah’a getirince utancından O’na (sav) bakamamış birkaç gün sonra da bunun ağırlığını taşıyamadığından ruhunu Canana teslim etmişti. Ama öyle bir tevbe ile yönelmişti ki Rabbine, cenazesine melekler eşlik etmişti. Rasullah (SAV) yere meleklerin kanadını incitirim endişesiyle parmak uçlarında basmıştı.
Devirler vardı;
Namazlarını mescidde Hz. Ömerin (RA) arkasında kılan Yusufvari gencin peşine bir kadın takılmıştı. Günlerce onun yoluna çıkıp su-i tekliflerde bulunmuştu. Bir akşam vakti genç, bir gaflet ile kadına kanıp onun evine doğru giderken yüreğine bir ok gibi saplanan ayetle irkildi. Gayr-i ihtiyari olarak sürekli tekrar ettiği ayet onun kalbini durdurmaya yetmişti. “Allah'tan korkanlar şeytandan gelen bir dürtmeye bir kışkırtmaya uğradıklarında, Allah'ın uyarılarını hatırlar ve hemen gerçeği görürler.” ( Araf 201)
Hz. Ömer durumdan haberdar olup mezarının başına gittiğinde “Rabbinin azametinden korkanlar için iki cennet vardır. (Rahman 46) ayetini okuyunca gencin mezarından “Ya emire’l -mü’minin senin dediğinin iki katını buldum .” nidasını işitmişti.
Devirler geldi;
Ona ümmet olma şerefine nail olanlar kurtulamadı nefsin tuzaklarından. Meşru yollar varken gayr-ı meşru yollar süslü gözüktü gözlere ,gönüllere. Her sokak başında bir züleyha bekler oldu Yusufları. Kuyular derin oldu ,iplerse züleyhaların elinde. Züleyhaların ipleri de başkalarının elinde. Çektikçe ipleri haramlara çıktı yollar. Nefis pazarlarında yağma edildi gencecik ruhlar. Bir kere bile pişmanlık gözyaşları akıtmadan, bir kere bile ayetleri muhatap almadan yaşandı gençlikler son sürat. Cenneti şaytana çaldıranlar hiç feryat edip ağlayıp inlemedi.
Devirler vardı;
Rasulullah Huzeyfe ‘ye (ra) münafıkların isimlerini söylemişti . Rasullullaha sırdaştı. Ömer (ra) o isimlerin içinde ben var mıyım diye sorardı. “Bugün Allah için ne yaptım” diye yüreği erirdi Ömer’in (ra)
Devirler geldi;
İnsanlar imanlarını sorgulamadan derin uykulara daldılar. Göğüslerde imanlar zayıfladı ,insanlar ateşe uçan pervaneler gibi gözü kapalı yürüdü ateşlere. Dindarlık bir etiket oldu kalıplarda. Kalplere dönüpte nazar eden olmadı. “Ne çıkarsa hacıdan hocadan çıkar” diye kara laflar dolaşır oldu ortalıkta. “Hocanın dediğini yap yaptığını yapma” diye fırsat kollayan kara kalplilere gün doğdu.
Devirler vardı;
Bir çift anne gözü beklediğinde Veys’in yolunu , Rasulullah’ın (sav) seferden dönmesini bile bekleyemeden O’ nu (sav) göremeden ayrılmak zorunda kalmıştı Efendisinin yurdundan.
Devirler geldi;
Analar bırakıldı huzurevlerine. Öf bile denmeyecek yürekler paramparça edildi. Kadın artık nazarlarda ana değildi. Ahlak rafa kalkınca örtüleri çekilip alınınca üzerlerinden kadın artık bir reklam malzemesi, bir meta oldu hayatlarımızda. Değmedik göz kalmadı kıymetli mücevherlere. Boy boy, sütun sütun ifşa edildi aç gözlere, sinsi nefislere. Gayr-ı meşru yaşamlar oluk oluk akıtılıp gözlere hayatlarımıza baştacı edildi.
Bu Ümmet-i Muhammed ne kadar da çok değişti. Ne kadar çok taviz verdi dininden, değerlerinden. O’nun ümmeti olmaya bin şahit isteyen haller, tavırlar donattı benliğini. Rasulullah’ın “ümmetim için en korktuğum şeyler”diye sıraladığı her şey yaşanır oldu bir bir. Ruhlar yağma edildi ucuzluk pazarında. Cennet karşılığında ALLAH’ın talip olduğu canlar ve mallar heba edildi. Kendi nefsimize ne de çok zulmettik ve kimse bize kendimize yaptığımız kadar yapmadı ,zulmetmedi yüreklerimize.
Şimdi dönüp ardına bakan ve içler acısı halimize gözyaşı döken bir Rasul var bir yerlerde. Nerde olduğunu bilmiyoruz, ama içimizde, aramızda olmadığı aşikar.
Devirler geldi;
Köleler kendi elleriyle teslim oldu züleyhalara . Paramparça iffet gömlekleriyle gezilir oldu skılmadan sokaklarda. Haram kokan eller parçaladı en kıymetli elbiseleri “takva elbisesi “ yırtılıp yılanlar döküldü ceplerinden.
Devirler vardı;
Peygamberi nefesler duyulurdu yüreklerde.İnsanlar meleklerle yarışırdı O ‘na kulluk yolunda.Bir keresinde bir genç kız, Güzeller Güzeline (SAV) soru sorarken amcaoğlu Fadl’ın kıza dikkatlice baktığını farkeden Rasulullah sav Fadl’ın başını tutup başka tarafa çevirmişti. Sahabe de olsa insan hata yapabilirdi. Bunu Rasulullah kızmadan, kırmadan göstermişti. Amcası Abbas (RA) Efendimize (SAV) bunu neden yaptığını sorunca “Bir genç kız ve bir genç erkek aleyhinde şeytana güvenemedim“ buyurmuştu .
Devirler geldi;
Başımızı tutup başka yöne çevirecek bir Rasul de yoktu artık aramızda. Gözlerinizi harama bakmaktan sakındırın diyen ayetlerde unutulunca gözler alabildiğine açıldı haramlara ve gönül gözden girene meftun olup açtı kapılarını masivaya sonuna kadar.
Devirler vardı;
İslama yeni girmiş olmanın ağırlığını taşıyamayan bir genç, Rasulullaha (sav) gidip zina için izin istemişti. O’da (sav) “O kadın senin annen, kızkardeşin, teyzen , halan olsa razı olur musun?” diye sorunca genç razı olmazdım dedi.Rasulullah (sav) mübarek elini gencin kalbine koyunca silinip gitti gencin bütün nefsan-i arzuları.
Bir keresinde de bir Medine gecesinde gözü bir kadına takıldı bir gencin. İsmi Salebe idi. “Ya bunu ALLAH cc Rasulüne vahiyle bildirirse diye bir düşünce geçince gönlünden alıp başını gitmiş bir dağ başında günlerce ağlamıştı. Ashabtan iki kişi onu bulup Rasulullah’a getirince utancından O’na (sav) bakamamış birkaç gün sonra da bunun ağırlığını taşıyamadığından ruhunu Canana teslim etmişti. Ama öyle bir tevbe ile yönelmişti ki Rabbine, cenazesine melekler eşlik etmişti. Rasullah (SAV) yere meleklerin kanadını incitirim endişesiyle parmak uçlarında basmıştı.
Devirler vardı;
Namazlarını mescidde Hz. Ömerin (RA) arkasında kılan Yusufvari gencin peşine bir kadın takılmıştı. Günlerce onun yoluna çıkıp su-i tekliflerde bulunmuştu. Bir akşam vakti genç, bir gaflet ile kadına kanıp onun evine doğru giderken yüreğine bir ok gibi saplanan ayetle irkildi. Gayr-i ihtiyari olarak sürekli tekrar ettiği ayet onun kalbini durdurmaya yetmişti. “Allah'tan korkanlar şeytandan gelen bir dürtmeye bir kışkırtmaya uğradıklarında, Allah'ın uyarılarını hatırlar ve hemen gerçeği görürler.” ( Araf 201)
Hz. Ömer durumdan haberdar olup mezarının başına gittiğinde “Rabbinin azametinden korkanlar için iki cennet vardır. (Rahman 46) ayetini okuyunca gencin mezarından “Ya emire’l -mü’minin senin dediğinin iki katını buldum .” nidasını işitmişti.
Devirler geldi;
Ona ümmet olma şerefine nail olanlar kurtulamadı nefsin tuzaklarından. Meşru yollar varken gayr-ı meşru yollar süslü gözüktü gözlere ,gönüllere. Her sokak başında bir züleyha bekler oldu Yusufları. Kuyular derin oldu ,iplerse züleyhaların elinde. Züleyhaların ipleri de başkalarının elinde. Çektikçe ipleri haramlara çıktı yollar. Nefis pazarlarında yağma edildi gencecik ruhlar. Bir kere bile pişmanlık gözyaşları akıtmadan, bir kere bile ayetleri muhatap almadan yaşandı gençlikler son sürat. Cenneti şaytana çaldıranlar hiç feryat edip ağlayıp inlemedi.
Devirler vardı;
Rasulullah Huzeyfe ‘ye (ra) münafıkların isimlerini söylemişti . Rasullullaha sırdaştı. Ömer (ra) o isimlerin içinde ben var mıyım diye sorardı. “Bugün Allah için ne yaptım” diye yüreği erirdi Ömer’in (ra)
Devirler geldi;
İnsanlar imanlarını sorgulamadan derin uykulara daldılar. Göğüslerde imanlar zayıfladı ,insanlar ateşe uçan pervaneler gibi gözü kapalı yürüdü ateşlere. Dindarlık bir etiket oldu kalıplarda. Kalplere dönüpte nazar eden olmadı. “Ne çıkarsa hacıdan hocadan çıkar” diye kara laflar dolaşır oldu ortalıkta. “Hocanın dediğini yap yaptığını yapma” diye fırsat kollayan kara kalplilere gün doğdu.
Devirler vardı;
Bir çift anne gözü beklediğinde Veys’in yolunu , Rasulullah’ın (sav) seferden dönmesini bile bekleyemeden O’ nu (sav) göremeden ayrılmak zorunda kalmıştı Efendisinin yurdundan.
Devirler geldi;
Analar bırakıldı huzurevlerine. Öf bile denmeyecek yürekler paramparça edildi. Kadın artık nazarlarda ana değildi. Ahlak rafa kalkınca örtüleri çekilip alınınca üzerlerinden kadın artık bir reklam malzemesi, bir meta oldu hayatlarımızda. Değmedik göz kalmadı kıymetli mücevherlere. Boy boy, sütun sütun ifşa edildi aç gözlere, sinsi nefislere. Gayr-ı meşru yaşamlar oluk oluk akıtılıp gözlere hayatlarımıza baştacı edildi.
Bu Ümmet-i Muhammed ne kadar da çok değişti. Ne kadar çok taviz verdi dininden, değerlerinden. O’nun ümmeti olmaya bin şahit isteyen haller, tavırlar donattı benliğini. Rasulullah’ın “ümmetim için en korktuğum şeyler”diye sıraladığı her şey yaşanır oldu bir bir. Ruhlar yağma edildi ucuzluk pazarında. Cennet karşılığında ALLAH’ın talip olduğu canlar ve mallar heba edildi. Kendi nefsimize ne de çok zulmettik ve kimse bize kendimize yaptığımız kadar yapmadı ,zulmetmedi yüreklerimize.
Şimdi dönüp ardına bakan ve içler acısı halimize gözyaşı döken bir Rasul var bir yerlerde. Nerde olduğunu bilmiyoruz, ama içimizde, aramızda olmadığı aşikar.
ZÜBEYDE MERYEM ŞAKAR / İLAHİYATÇI -YAZAR
Lütfen geri dönüş sağlayın.
YanıtlaSilYazılarınız çok güzel. Doğrudan iletişim için Size ulaşmaya çalışıyorum "LÜTFEN GERİ DÖNÜŞ SAĞLAYIN" Harun Şakar ...
Sil