Ensest (Aile İçi Sapık) İlişkiler ! Zübeyde Meryem Şakar



          


Birinci derece yakın aklaraba arasında olan bozuk ve sapık ilişkiler ilişkiler toplumumuzda hiç de azımsanacak oranda değil. “Batılı tasvir safi zihinleri idlal eder” kaidesi malumunuzdur. Maksadımız bu tür mide bulandıran davranışları dile getirmekten ziyade buna kapı açan  sebepleri tespit ederek  çözüm yollarını sunmaktır.  Sapik ensest ilişkiler , aile içi sapık ilişkiler olarak nitelenebilecek, nikah düşmeyen kişiler arasındaki gayr-i ahlaki ve din dışı cinsi ilişkilerdir ve enseste şöyle bir tanım getirilmektedir.
“Birbiriyle evli olanlar dışındaki aile üyeleri arasında sözlü-sözsüz, fiziksel, görsel, her türlü sapık davranışlar... Taciz edenin kim olduğu konusunda temel kriter kan bağı değildir. Kan bağı olan baba, anne, ağabey, abla, amca, dayı, teyze, hala ve dede gibi akrabalara ek olarak, çocuk üzerinde anne-baba gibi otoritesi ve saygınlığı olan geniş bir akraba ve hısım grubu ensest tanımında taciz edenler arasında sayılıyor. Örneğin enişte, üvey anne-baba, üvey kardeşle, kayın peder ve kayın birader bu grupta yer alıyor.”
Kırsal bir kesimde sağlık personeli olarak görev yapan bir yakınım hastaneye 14 yaşında bir kızın annesi tarafından karın ağrısı şikayetiyle getirildiğini yapılan tetkikler neticesinde kızın hamile olduğunun anlaşıldığını söyledi. Bu kız bekardı ve çobanlık yapan ailesiyle bir mezrada çadırda kalıyordu. Kızın ifadesine başvurulduğunda öz babası tarafından tecavüze uğradığını itiraf etmişti. Acı tarafı da bunu annenin bilmesi ve kendi elleriyle hastaneye götürmesi idi. 
Tevafuken bir kanalda bir psikiyatristin izleyicilerin sorularını cevapladığı bir programa denk geldim. Programı genelde bayanlar arıyordu ve çoğu ağlamaktan konuşamıyordu. Bunlar ya bir yakını tarafından taciz veya tecavüze uğramış veya eşi bir akrabası ile veya evine gidip gelen bir yakını ile aldatmış olan kişilerdi. 
Dini bilgilerin ve yaşayışın zayıflığı veya hiç olmaması, Allah korkusunun kalplere ve vicdanlara yerleşememesi, dini ve ahlaki eğitim seviyesindeki geri kalmışlık, sorumsuz anne baba tipleri, film ve dizilerle, internetteki fenomenlerle, lgbt'lilerin yaptığı gibi ahlaksız yürüyüşlerle  lanse edilen ahlak dışı ilişkiler, aile içi mahremiyetin korunmaması,  olumsuz çevre ve okul arkadaşları, örnek alınan ünsüz ünlülerin çarpık yaşayışları bu tip ilişkileri tetikleyen ana unsurlar olarak karşımıza çıkmaktadır.
Yıllarca yayınlanan ve reyting rekorları kıran o meş'um diziyi hepiniz hatırlarsınız. Bir romandan uyarlanarak aile içi (yenge – yeğen) sapık bir ilişkiyi konu edinen ve tamamen masum bir aşk profili ile sunulan bu ahlaksız dizi, iki kız kardeşi aynı anda idare eden “tatlı çapkın” (!) tiplemeleri ve benzerleri ile toplumun bilinçaltına “ne var ki canım sevmiş ve aşk sınır tanımaz” hezeyanlarının esiri olmuş Müslüman –Türk toplumu prototipini çıkarıyor karşımıza. 
Dini bilgi ve yaşayışın az olduğu –haşa- Allah ve kitap tanımayan sınırsız özgürlük anlayış(sızlığ)ıyla insanların sadece nefsini düşündüğü ve bir hesap gününün var olduğunu kesin manasıyla iman etmeyenlerin veya gaflete düşenlerin içler acısı hali aslında karşımızda duran.
Aile içinde mahremiyetin ve tesettürün muhafaza edilmesi, baba ve erkek kardeş bile olsa yanlarında İslam’a uygun bir giyim kuşamla bulunulmasının ne kadar elzem olduğu konuyu yakından araştıranların da malumu. Mahremiyetin, tesettürün, dini eğitimin ne kadar mühim olduğu nefislerin şaha kalktığı ve şeytanın cirit attığı yer ve zamanlarda onların ellerine koz verecek her türlü hareketten ve fiilden uzak kalmanın elzem olmasını ve İslami çerçeve içinde yaşamanın önemini vurguluyor.
Kayın pederinin, kayın biraderinin, damadının, eniştesinin, üvey oğlunun, üvey babasının, kuzenlerinin ve ne yazık ki uç nokta da olsa dayısının, amcasının yanında islamın emrettiği ve sınır çizdiği tesettürüne riayet etmeyen ya da uç davranışlar sergileyen hanımlar buna kapı aralarken iman eksikliği olan erkekler de nefislerinin yoldan çıkarmasına, şeytanın dürtmelerine ve vesveselerine ram olabiliyor. Yoldan çıkmış bazen erkek olabilirken bazen de kadın olabiliyor ve dahi öz annesinin tacizine uğrayan erkek çocuklar ve öz babasının ve öz abisinin tacizine uğrayan kız çocuklar fazlaca yetişiyor. Bu olayların bir tane bile olması insanı huzursuz etmeye yeterken giderek yaygın bir hal alması ise Allah’ın derdiyle dertlenen ehl-i imanı kahrediyor.
Dinimizin aile içi mahremiyete bakış acisi ise ayet ve hadislerde belirtilmiştir. Mealen Nur Suresinin 58. ve 59. ayetlerinde şöyle buyrulur ;
Ey iman edenler! Köle ve cariyeleriniz ve sizden olup da henüz büluğ çağına ermemiş çocuklarınız, yanınıza girmek için şu üç vakitte sizden izin istesinler: Sabah namazı öncesi, öğle vakti elbiselerinizi çıkardığınız zaman ve yatsı namazı sonrası sizin için üç mahrem vakittir. Bu vakitlerin haricinde yanınıza izinsiz girmelerinde ne size ne de onlara bir günah yoktur. Çünkü onlar sizin yanınıza sık sık girmek zorunda kalırlar, siz de birbirinizi sıkça dolaşırsınız. Ayetlerini Allah size böyle açıklıyor. Allah her şeyi hakkıyle bilen, her işi hikmetle yapandır.”
“Çocuklarınız büluğ çağına erdiklerinde, kendilerinden önceki büyüklerin izin istemeleri gibi, bu üç vaktin dışında yanınıza girmek için izin istesinler. Ayetlerini Allah size böyle açıklıyor. Allah her şeyi hakkıyla bilen, her işi hikmetle yapandır.”
Burada belirtilen vakitler insanın çıplak olabileceği ve mahrem yerlerinin görülebileceği uyku vakitleridir.
Ayrıca hadis kitaplarında şöyle bir hadis geçmektedir;
Bir zat Resulullah as in yanına geldi ve sordu ;
“Ya Resulallah, annemin yanına girerken izin isteyeyim mi?”
“Evet.” cevabını verince, o zat tekrar
“Ama ben onunla beraber evde oturuyorum.” dedi.
Resulullah ise, “Ondan izin iste.” buyurdu.
O zat, “Ben onun hizmetini görüyorum.” deyince, Resulullah,
“Annenden izin iste, onu çıplak olarak görmek hoşuna gider mi?” diye sordu.
O zat, “Hayır” dedi. Bunun üzerine Resulullah,
“Öyle ise her seferinde yanına girerken annenden izin iste buyurdu.” (Muvatta, İstizan:1)
Ayrıca rivayetlere göre Resulullah as şöyle buyurmuştur ;
"7 yaşında erkek ve kız çocuklarının,erkek ve kız kardeşlerin yataklarını ayırın."(Cem'ül-Fevaid, 1:139.)
Aliyyü'ül-Kari, "Çocuk 7 yaşında yataktan uzaklaştırılır" hükmünü verirken şu açıklamayı da getirir:
"Yani annesinin,kız kardeşinin ve diğerlerinin yatağından uzaklaştırılır.Çünkü bu yaş ; çocuğun,kadın ve diğerlerini ayırt etme yaşıdır."
İmam Nevevi ise bu hadisleri yorumlarken şu hükümleri ifade eder:
"Kız ve erkek çocuklar 10 yaşına basınca onların yataklarını anne,baba,kız ve erkek kardeşlerinin yataklarından ayırmak vaciptir.Erkeğin erkekle,kadının kadınla aynı yatakta yatmaları asla caiz değildir; her biri yatağın birer kenarında olsa bile..." (Feteva'n-Nevevi, s.215; İbrahim Canan, Hz.Peygamberin Sünnetinde Terbiye, s.309.)
Günümüz de bu yaş sınırı daha altlara düşmüş bunu televizyonlar ve internet mecrasi tetiklemistir.
Dinimiz mahremiyete ve tesettüre bu nedenle çok değer vermektedir. Uygunsuz kıyafetler ve sergilenen laubali tavırlar ile akraba-u taallukatın yanında arzı endam etmek bir çok olumsuzluğa kapı aralarken nikah düşen kişilerle sınırların korunmaması aile içi istismarların yaşanmasına ve binlerce insanın ruh sağlığının bozulmasına ve dahi intiharlara ve cinayetlere sebep olmaktadır. Tabi ki bunlar zahirdeki sebepler olmakla birlikte insanın Allah’tan, Kur’an’dan ve sünnetten uzak bir yaşamının olması veya nefsinin arzularına gem vuramaması ve şehevi ihtiraslarının emrinin altına girmesi de batını sebepler olarak karşımıza çıkıyor.
Araştırmalara göre "Aile içi ahlaki bir sorun olarak da tanımlanan ensest olayları ve mağdurlar, ailedeki diğer bireyler tarafından saklanmaktadırlar. Ailede çocuğun sağlık durumuna ilişkin önlemlerin alınması öncelikli olarak yapılması gereken müdahale iken aile bireyleri tarafından sorunun ahlaki boyutu daha fazla önemsenebilmektedir. Bu nedenle de çocuğun aile içinde her türlü cinsel istismarı olarak tanımlanan ensest sorununun gerçek boyutlarını saptayabilmek oldukça zor" deniliyor.”
Mağdur olan insanlar ve bu durumdan rahatsız olanlar muhakkak bir hayli fazla. Kol kırılır yen içinde kalır anlayışıyla suçlu kişiler saklanıyor ve olay örtbas ediliyor. Mağdurun rezil olacağı , toplumda kötü gözle bakılacağı endişesi, aile içi cinayetlerin işlenme korkusu da bu suçların üzerinin örtülmesine sebep oluyor. Suçlar saklandıkça, suçta azgınlaşanlar artık günahta sınır tanımıyor.
Her şeyin çözümü gelip nihai noktada sağlıklı aile yapısına, iyi bir dini eğitime ve vicdanlara Allah’ı duyurmaya ve kalplere Allah sevgisi ve korkusu yerleştirmeye kalıyor. Ve din görevlilerine ve gönüllülerine, Allah- Kitap aşıklarına gece gündüz uykusuz kalmak ve toplumu irşad etmek farzı ayn gibi gözüküyor.
Rabbimiz kötüler ve kötülüklere ses etmeyenler sebebiyle umumi musibetlerden ümmet-i Muhammedi muhafaza buyursun.
Bizleri nefislerimizin aşiriliklarindan temizleyerek sırat_i mustakimden ayirmasin ve ayıp ve günahlarimizi hem dünyada hem yevm_i kıyamette setr eylesin.
Amin.
Zübeyde Meryem Şakar  /ilahiyatçı-Yazar 


Yorumlar

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

İSLAM’A GÖRE KAŞ ALMAK , ESTETİK AMELİYAT VE İŞLEMLER YAPTIRMAK, DÖVME YAPTIRMAK, YAPAY SAÇ VE PERUK TAKMAK, SAÇ EKTİRMEK, DİŞ TELİ TAKMAK VEYA DİŞ KAPLATMAK, LAZER EPİLASYON YAPTIRMAK, PROTEZ TIRNAK KULLANMAK, ÇATLAKLARI GİDERMEK

HZ. YUSUF (as) EFENDİMİZ VE ZÜLEYHA EVLENDİ Mİ , ZÜLEYHA TEVBE ETTİ Mİ ?