ŞEKER BAYRAMI MI RAMAZAN BAYRAMI MI ?/Zübeyde Meryem Şakar
-Orucun neye ise bayramın ondan azadındır-
Ömür takviminin yaprakları hızla düşerken baki
meyveler devşirmemiz için Rabbimizin hediyesi olan bir kutlu mevsim daha
avuçlarımızdan kayıp gitti sonsuzluğa. Bir dostun hüzün dolu vedasının kalbi
yaralaması gibi sehr-i sıyam da öyle mahzun gider her sene ama ardında bir
emanet bırakır bayramları. Ramazana vedanın hüznü bayrama ulaşmanın mutluluğuna
karışır. Başı rahmet, ortası mağfiret sonu cehennemden azad olan bir kutlu
mevsimin nesimi ile ferahlayan gönüllere bir muştu olur bayramlar.
Bizden “savm-ı ramazan” isteyenin istediği; aç, susuz kalmamız değildir elbet. Sayısız nimetlere ulaşabilecekken hadsiz aczini, fakrını anlayıp bir kapıya köle olmaktır oruç, o kapının tokmağına yapışıp beklemektir şehr-i ramazan. Sadece mideye değil bütün azalara tüm giysilerden hayırlı olan “takva libasını” giydirmektir. İnsan ruhunun; eline, diline, gözüne, kulağına, hayaline ve sair azalarına söz geçirmesidir; kişinin melekleşmesidir masivadan sıyrılarak.
Ramazan; içinde 80 yıllık bir ömrü barındıran, bin aydan daha hayırlı olan “leyle-i kadr “e gebedir. Kadrine kadr katan bir gecenin sessizliğinde Rabbe açılan avuçlarda “Allahümme inneke afuvvun kerimun tuhibbul avfe fa’fu anni” niyazının sebebidir ramazan. Ve ramazanın hüsn-ü hatimesidir bayram. Bir namazla başlar bayramlar. Cehennemden azad olan kul şükrünü eda eder kurtuluş gününün ilk ışıklarıyla.
Günahsız bir çocuk yüzüdür bayramlar. Riyasız ve tertemiz gülümser mü’minlere. Candan bir dost elidir uzanır ötelerden. Bayramlar heybemize doldurduğumuz çiçeklerin, güllerin yollara döküldüğü mevsimdir.
Bayramlar başka kapıların ardında saklıdır çoğu zaman. Kim bilebilir ki. Belki bir yetimin başı okşadığında onun gözünde ve kendi yüreğimizde gördüğümüz mutluluktur , huzurdur. Belki bir huzur evine (!) canparçası tarafından terk edilmiş sonra da dönüp yüzüne bakılmamış bir ihtiyarın elini öpünce titreyen dudaklarından duyduğumuz gönül dolusu bir duadır bayramlar. Belki bir hastahane köşesinde şifa bekleyen hastanın yorgun ve çaresiz ellerini ellerimize aldığımızda hissettiğimiz merhamet duygusudur. Belki bir Afrikalı çocuğun günler sonra ağzına koyduğu bir lokma ya da bir sevdalının sevdiğine kavuştuğu “şeb-i arus”udur bayramlar.Belki bir bombanın altında can veren bebeğin dudaklarında kuruyan tebessümüdür.Belki cennete kanatlanan bir şehidin son kez dünyaya bakışıdır bayramlar.Belki yavrusunu dünya sofrasındayken tam iftar edecekken Rasulullahın iftar sofrasına gönderen annenin kalbinde küffara karşı duyduğu iftihardır bayramlar. Bir şehidin toprağa düşen kan damlası zalimin zulmuyle bir gencin solmamış saçlarının savrulup gitmesidir mezarında.Tertemiz bir kızın gelinliğinin kefeni olmasıdır belkide.
Bayramlar, kendisini bir tatil bekler gibi bekleyenlerin, sahil kenarlarına,otellere akın etmek için yol gözleyenlerin, sosyetenin şeker komasına girmiş “şeker bayramı” değildir. Diyet olsun diye üç beş gün aç kalanların, desinler diye ihtişamlı iftar sofraları, ziyafetleri hazırlayanların bayramı hiç değildir. Mazlumun derdiyle dertlenmeyenin ona bir saat bile dua etmeyenin onun için ağlamayanın değildir.Komşusu açken tok yatanın, kapısını çalan mağdur muhaciri azarlayanın, kalp kıranın, gönül yaralayanın, can yakanın ve haddi aşanın bayramı değildir. O inanmış gönüllerin, Rabbi Rahimlerinin kendilerini cehennemden azad edeceğine yürekten iman edenlerin “ıydu’l fıtr”ıdır. Ramazan Bayramıdır, azad bayramıdır. O iftar sofralarını fakirlerle süsleyenlerin, rıza-ı ilahiyi dert edinenlerin, bu yolda nefsine ve arzularına gem vuranlarındır. Sahurlarda meleklerin kendilerine dua etmek için yarıştığı mü’min gönüllerindir bayramlar. Zora talip olanların, uzun yola çıkanların, uzak çok uzak diyarlarda gurbeti yaşayan tertemiz canlarındır bayramlar.
Ve bayram gelir, bir Cibril (a.s) kanadı sıvazlar yürekleri, Muhammedi bir nefha yayılır ruhlara. Bir hatıra defterinin yapraklarına düşülür satırlar; “ahh o eski bayramlar” diye ve her bayram eski bir bayram olur kalır hatıralarda. Bayram gelir, öpülesi eller vardır, ziyaret edilesi kapılar. Canlar vardır cananlarını bekleyen. Hangi kapının tokmağına vursanız yürekten bir “buyur” sesi duyulur. Lakin şimdi nasıl bayram edilir, nasıl gönül huzuruyla sofralara oturulur. Nasıl sevdiklerinin gözlerine bakılır oluk oluk şehit kanı akarken ve dünya mü’mine zindan olurken. Alem-i İslam kan ağlarken, masum bebekler doğranıp bombalanırken nasıl evlat başı okşanır. Bayram demek sevinçse nasıl sevinir kalbi olan. Bebekler cennette Rasulullah aleyhisslatu vesselam ile bayram ederken biz arkalarından bakakalan eli kolu ve dahi dili bağlı ümmet nasıl bayram eder cenneti kazanmışçasına. Bayram yapmaya hakkımız olur mu bilmem. Ümmetin derdiyle dertlenmeyince bayram mı olurmuş günler? Vatanımda kardeşler birbirine küs iken kırgın iken, bir çok masumun ahı arşı tutmuşken, dünya zayıfın ve güçsüzün zindanı olmuşken dualarımız makbul olur mu ve bayram edebilir miyiz can-ı gönülden? Mazlıma uzatmadığımız eller, etmediğimiz dualar adedince bayramsızlığa hak ederiz de farkına bile varmayız çoğu zaman. Muhammed aleyhisselam ümmetinin canı yanarken an be an suskunluğumuz feryada dönüşmemişken bayramlardan söz etmeye hakkımız var mıdır bilmem? .
Mevlâ bizi affede / Gör ne güzel ıyd olur/Cürm ü hatalar gide/Bayram o bayram olur.
Merhamet ede Rahîm/Dermanı vere Hakîm/Lutfede lutf-i Kadîm/Bayram o bayram olur.
El tuta kitâbını/Dil tuta hitâbını/Can tuta şitâbını/Bayram o bayram olur.
Bahr-i keremden Hüdâ/Gark eden nûr-i Hüdâ/Afv ola bây u gedâ/Bayram o bayram olur.
Nûr-i hidayet dola/Dilde hidayet bula/Nâsırın Allah ola/Bayram o bayram olur.
Tevhîd ede zevk ile/Hakk’ı seve şevk ile/Tasdîk inerse dile/Bayram o bayram olur.
Dilde ki Rahmân olur/Dertlere dermân olur/zâde fermân olur/Bayram o bayram olur.
Lutfî’ye lutf u kerem/Dâhil-i bâb-ı harem/Dâima Allah direm/Bayram o bayram olur.
(Avlarlı Muhammed Lutfi Efe Hazretleri)
ZÜBEYDE MERYEM ŞAKAR / ilahiyatçı -Yazar
Bizden “savm-ı ramazan” isteyenin istediği; aç, susuz kalmamız değildir elbet. Sayısız nimetlere ulaşabilecekken hadsiz aczini, fakrını anlayıp bir kapıya köle olmaktır oruç, o kapının tokmağına yapışıp beklemektir şehr-i ramazan. Sadece mideye değil bütün azalara tüm giysilerden hayırlı olan “takva libasını” giydirmektir. İnsan ruhunun; eline, diline, gözüne, kulağına, hayaline ve sair azalarına söz geçirmesidir; kişinin melekleşmesidir masivadan sıyrılarak.
Ramazan; içinde 80 yıllık bir ömrü barındıran, bin aydan daha hayırlı olan “leyle-i kadr “e gebedir. Kadrine kadr katan bir gecenin sessizliğinde Rabbe açılan avuçlarda “Allahümme inneke afuvvun kerimun tuhibbul avfe fa’fu anni” niyazının sebebidir ramazan. Ve ramazanın hüsn-ü hatimesidir bayram. Bir namazla başlar bayramlar. Cehennemden azad olan kul şükrünü eda eder kurtuluş gününün ilk ışıklarıyla.
Günahsız bir çocuk yüzüdür bayramlar. Riyasız ve tertemiz gülümser mü’minlere. Candan bir dost elidir uzanır ötelerden. Bayramlar heybemize doldurduğumuz çiçeklerin, güllerin yollara döküldüğü mevsimdir.
Bayramlar başka kapıların ardında saklıdır çoğu zaman. Kim bilebilir ki. Belki bir yetimin başı okşadığında onun gözünde ve kendi yüreğimizde gördüğümüz mutluluktur , huzurdur. Belki bir huzur evine (!) canparçası tarafından terk edilmiş sonra da dönüp yüzüne bakılmamış bir ihtiyarın elini öpünce titreyen dudaklarından duyduğumuz gönül dolusu bir duadır bayramlar. Belki bir hastahane köşesinde şifa bekleyen hastanın yorgun ve çaresiz ellerini ellerimize aldığımızda hissettiğimiz merhamet duygusudur. Belki bir Afrikalı çocuğun günler sonra ağzına koyduğu bir lokma ya da bir sevdalının sevdiğine kavuştuğu “şeb-i arus”udur bayramlar.Belki bir bombanın altında can veren bebeğin dudaklarında kuruyan tebessümüdür.Belki cennete kanatlanan bir şehidin son kez dünyaya bakışıdır bayramlar.Belki yavrusunu dünya sofrasındayken tam iftar edecekken Rasulullahın iftar sofrasına gönderen annenin kalbinde küffara karşı duyduğu iftihardır bayramlar. Bir şehidin toprağa düşen kan damlası zalimin zulmuyle bir gencin solmamış saçlarının savrulup gitmesidir mezarında.Tertemiz bir kızın gelinliğinin kefeni olmasıdır belkide.
Bayramlar, kendisini bir tatil bekler gibi bekleyenlerin, sahil kenarlarına,otellere akın etmek için yol gözleyenlerin, sosyetenin şeker komasına girmiş “şeker bayramı” değildir. Diyet olsun diye üç beş gün aç kalanların, desinler diye ihtişamlı iftar sofraları, ziyafetleri hazırlayanların bayramı hiç değildir. Mazlumun derdiyle dertlenmeyenin ona bir saat bile dua etmeyenin onun için ağlamayanın değildir.Komşusu açken tok yatanın, kapısını çalan mağdur muhaciri azarlayanın, kalp kıranın, gönül yaralayanın, can yakanın ve haddi aşanın bayramı değildir. O inanmış gönüllerin, Rabbi Rahimlerinin kendilerini cehennemden azad edeceğine yürekten iman edenlerin “ıydu’l fıtr”ıdır. Ramazan Bayramıdır, azad bayramıdır. O iftar sofralarını fakirlerle süsleyenlerin, rıza-ı ilahiyi dert edinenlerin, bu yolda nefsine ve arzularına gem vuranlarındır. Sahurlarda meleklerin kendilerine dua etmek için yarıştığı mü’min gönüllerindir bayramlar. Zora talip olanların, uzun yola çıkanların, uzak çok uzak diyarlarda gurbeti yaşayan tertemiz canlarındır bayramlar.
Ve bayram gelir, bir Cibril (a.s) kanadı sıvazlar yürekleri, Muhammedi bir nefha yayılır ruhlara. Bir hatıra defterinin yapraklarına düşülür satırlar; “ahh o eski bayramlar” diye ve her bayram eski bir bayram olur kalır hatıralarda. Bayram gelir, öpülesi eller vardır, ziyaret edilesi kapılar. Canlar vardır cananlarını bekleyen. Hangi kapının tokmağına vursanız yürekten bir “buyur” sesi duyulur. Lakin şimdi nasıl bayram edilir, nasıl gönül huzuruyla sofralara oturulur. Nasıl sevdiklerinin gözlerine bakılır oluk oluk şehit kanı akarken ve dünya mü’mine zindan olurken. Alem-i İslam kan ağlarken, masum bebekler doğranıp bombalanırken nasıl evlat başı okşanır. Bayram demek sevinçse nasıl sevinir kalbi olan. Bebekler cennette Rasulullah aleyhisslatu vesselam ile bayram ederken biz arkalarından bakakalan eli kolu ve dahi dili bağlı ümmet nasıl bayram eder cenneti kazanmışçasına. Bayram yapmaya hakkımız olur mu bilmem. Ümmetin derdiyle dertlenmeyince bayram mı olurmuş günler? Vatanımda kardeşler birbirine küs iken kırgın iken, bir çok masumun ahı arşı tutmuşken, dünya zayıfın ve güçsüzün zindanı olmuşken dualarımız makbul olur mu ve bayram edebilir miyiz can-ı gönülden? Mazlıma uzatmadığımız eller, etmediğimiz dualar adedince bayramsızlığa hak ederiz de farkına bile varmayız çoğu zaman. Muhammed aleyhisselam ümmetinin canı yanarken an be an suskunluğumuz feryada dönüşmemişken bayramlardan söz etmeye hakkımız var mıdır bilmem? .
Mevlâ bizi affede / Gör ne güzel ıyd olur/Cürm ü hatalar gide/Bayram o bayram olur.
Merhamet ede Rahîm/Dermanı vere Hakîm/Lutfede lutf-i Kadîm/Bayram o bayram olur.
El tuta kitâbını/Dil tuta hitâbını/Can tuta şitâbını/Bayram o bayram olur.
Bahr-i keremden Hüdâ/Gark eden nûr-i Hüdâ/Afv ola bây u gedâ/Bayram o bayram olur.
Nûr-i hidayet dola/Dilde hidayet bula/Nâsırın Allah ola/Bayram o bayram olur.
Tevhîd ede zevk ile/Hakk’ı seve şevk ile/Tasdîk inerse dile/Bayram o bayram olur.
Dilde ki Rahmân olur/Dertlere dermân olur/zâde fermân olur/Bayram o bayram olur.
Lutfî’ye lutf u kerem/Dâhil-i bâb-ı harem/Dâima Allah direm/Bayram o bayram olur.
(Avlarlı Muhammed Lutfi Efe Hazretleri)
ZÜBEYDE MERYEM ŞAKAR / ilahiyatçı -Yazar
Yorumlar
Yorum Gönder